tag:blogger.com,1999:blog-70320941938344537832024-03-13T04:55:43.503-07:00AMP Blog TemasıTRT Çocuk Çizgi Filmlerihttp://www.blogger.com/profile/09378614195611097267noreply@blogger.comBlogger7125tag:blogger.com,1999:blog-7032094193834453783.post-45148842776768026872017-05-20T13:44:00.003-07:002017-05-20T13:44:47.094-07:007 Yaş Neden Çok Geç?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img alt="7 Yaş Neden Çok Geç?" border="0" height="390" src="https://2.bp.blogspot.com/-oytTECY8l_U/WSCqoj69CvI/AAAAAAAACUs/OLm7LZnzTaEW3QIOVsosC4109sT4HAV5wCLcB/s640/7.jpg" title="7 Yaş Neden Çok Geç?" width="640" /></div>
<br />
<a href="http://ampblogtemasi.blogspot.com/2017/05/7-yas-neden-cok-gec-cunku-okul-oncesi.html" target="_blank">7 Yaş Neden Çok Geç?</a> - Çünkü okul öncesi dönem çocuğu hep “Neden?” diye sorar, merak eder ve hep bir şeyler sorgular.<br />
<br />
Çocuk için bakım ve eğitim doğar doğmaz başlamalıdır. Bu bakım ve eğitim hem evde, hem okulda, hem de sokakta başlamalıdır.<br />
<br />
Çünkü okul öncesi dönem çocuğu hep “Neden?” diye sorar, merak eder, sorgular, bir şeylerle ilgilenir.<br />
Dolayısıyla, onu yönlendirecek, sorularının cevaplarını bulmasında ona rehberlik edecek, merakını giderecek, hatta daha fazla sorgulaması için onu provoke edecek bir yetişkine ve zengin bir çevreye ihtiyaç duyar.<br />
Merak ettiği ve soru sorduğu için eleştirilen çocuk veya araştırmasına fırsat verilmeyen çocuk, zamanla araştırmacı ruhunu kaybeder, merak duygusu körelir, araştırmayı bırakır, ileride kendine sunulanı olduğu gibi kabul eder, yeni bir şey keşfetmez, eleştirel düşünmez, icatlar yapmaz.<br />
Çünkü gelişim alanlarının hepsi bu dönemde çok hızlıdır, sonra ise çok yavaşlar.<br />
Örneğin, çocuklar yaklaşık 6 yaşına kadar yabancı dillerdeki sesleri rahatlıkla duyabilirler.<br />
Okul öncesi dönemde bu seslere maruz kalan çocuk, yaşı ilerledikçe, ileride yabancı dildeki sesleri duyabilir ve kolaylıkla yeni yabancı diller kazanabilir. <br />
<br />
Dolayısıyla, çocuk,<br />
sosyal gelişimi için yaşıtlarının da bulunduğu, sosyalleşebileceği, yaşıtlarından ve yetişkinler öğrenebileceği, fikir alış-verişi yapabileceği, sosyal kavramları (örn., paylaşma, yardımlaşma) edinebileceği bir çevreye ihtiyaç duyar; <br />
<br />
bilişsel gelişimi için, beyin gelişimi ve beyinde çok sayıda sinaptik bağlantılar oluşması için, tüm duyu organlarına hitap eden, uyarıcılarla dolu zengin bir ortam, iyi planlanmış bir eğitim-öğretim programına ve etkinliklere ihtiyaç duyar;<br />
<br />
fiziksel gelişimi için, hem ince motor hem de kaba motor gelişimini destekleyecek, boya fırçası tutmaktan, topa vurmaya kadar çeşitli etkinliklere ihtiyaç duyar;<br />
<br />
dil gelişimi için, hem kendini ifade edebileceği hem de başkalarını anlamayı öğreneceği, kelime dağarcığını geliştirebileceği, dünya üzerindeki farklı sesleri duyabileceği etkinliklere ve uyarıcılarla dolu bir çevreye ihtiyacı duyar<br />
<br />
duygusal ve kişilik gelişimi için, heyecanlar ve farklı duyguları<br />
(örn., farklı yüz ifadelerinin ne anlama geldiği kavrama) anlama ve kullanma, ahlaki ve insani değerler<br />
(örn., saygı, yardımlaşma, vatan sevgisi) kazanımı ve kişilik gelişimi etkinliklerine ihtiyaç duyar,<br />
<br />
cinsel gelişimi için, kendi vücudunu ve başkalarınınkini tanıyabileceği<br />
(örn., boy, saç rengi, gözler, kaşlar, ağız ve burnun yeri) ve kendine özel alan oluşturmayı öğreneceği etkinliklere ihtiyaç duyar. <br />
Çünkü okul öncesi dönemde beceri edinimi ve estetik duygusu gelişir.<br />
Örneğin, öz bakım becerileri, eleştirel düşünme becerileri, problem çözme becerileri, medya okuryazarlığı becerileri, estetik duygusu gibi kazanımların tohumları okul öncesi dönemde atılır, ileride yeşermesi ve köklü bir ağaç olması buna bağlıdır.<br />
<br />
Dolayısıyla, örneğin, çocuk okul öncesi dönemde kişisel temizlik, başkalarıyla iyi geçinmek için çatışma çözme becerisi, reklamlarda veya çizgi filmlerde her gördüğünün alınmasını talep etmemesi gibi tüketici bilinci ve eleştirel bir bakış açısı geliştirmesi için çeşitli oyunlara ve etkinliklere ihtiyaç duyar. Çünkü çocuk, okul öncesi dönemde “öğrenmeyi öğrenir.”<br />
<br />
Dolayısıyla, araştırma, inceleme yapacağı projelere, deneyimlere, deneylere, zekice hazırlanmış bir çevreye ve bunu destekleyecek yetişkine ihtiyaç duyar. Öğrenmeyi öğrenen çocuk, ilkokula başladığında bilgiye nasıl ulaşacağını bilir, bilgiyi nasıl edineceğini bilir, bilgiyi edinmede katılımcı ruha sahiptir, birisinin zorlamasıyla değil, kendi içinden gelerek çalışır, öğrenir. Öğrenmeyi bilmeyen çocuk ise tökezler… Çünkü çocuk, okulöncesi dönemde yanında kendisine güvenle bağlanabileceği birisi varsa, dünyaya ve çevresine güvenir. <br />
<br />
Dolayısıyla, çocuk, kendisiyle uzun süre zaman geçirecek, yeme, içme, sevgi, ilgi, tehlikelerden korunma, temizlik, uyku gibi ihtiyaçlarını düzenli ve kaliteli olarak karşılayacak birine ihtiyaç duyar. <br />
* Hayata mükemmel bir başlangıç için, tüm bunları başarmak yeterli olacaktır<br />
* Peki bunları başarmak için ne zaman ve nerden başlanmalı, pratik olarak neler yapılmalıdır? <br />
Cevap çok basit: Çocuk için bakım ve eğitim doğar doğmaz başlamalıdır.<br />
Bu bakım ve eğitim hem evde, hem okulda, hem de sokakta başlamalıdır.<br />
<br />
Evde, okulda ve sokakta “8 adımda” başarı için şunlar yapılır<br />
<br />
1- Çocukların tat alma, işitme, dokunma, görme gibi 5 duyu organına hitap eden etkinlikler yapılır;<br />
2- Çocukların merak ettiği konulara, kendilerinin cevap bulabileceği etkinlikler, deneyimler hazırlanır;<br />
3- Çocukların araştırmacı ruhunu tetiklenir, çocuklar daha da meraklandırıcı ortamlara sokulur veya projeler gerçekleştirmeleri sağlanır;<br />
4- Birbirlerinden ve yetişkinlerden öğrenmeleri ve fikir-alışverişinde bulunmaları için küçük ve büyük grup çalışmaları yapılır;<br />
5- Tüm gelişim alanlarını desteklemek için, oyun, proje ve programlar uygulanır. Her etkinlikle bir veya birden fazla gelişim alanına katkıda bulunulur;<br />
6- Beceri ve estetik duygusu kazanımına yönelik etkinlikler ve deneyimler sunulur;<br />
7- Öğrenmeyi öğrenmesi için zaten çocuğun içinde var olan öğrenme güdüsü desteklenir ve çocuğu yönlendirmek yerine, çocuğun ilgi, merak ve ihtiyaçlarının yetişkini yönlendirmesine izin verilir.<br />
Örneğin, çocuk bahçede gördüğü minik yumurtaların nerden geldiğini soruyorsa, yetişkin çocuğun bu sorulara cevap bulması yönünde plan-programını değiştirir ve düzenler.<br />
Yani çocuk merkezdedir; öğretmen, çocuğun öğrenmek istediği konuyu takip eder ve bilgilendirici bir ortam hazırlar. Böylece çocuk “öz denetim” kazanır ve öğrenmeyi öğrenir.<br />
8- Çocuğun güvenle bağlanabileceği bir yetişkinin var olması ve bu yetişkinin çocuğun ihtiyaçlarını<br />
(örn., yeme, içme, sevgi, ilgi, tehlikelerden korunma, temizlik, uyku) bekletmeden hızlıca karşılaması sağlanır.Bütün bu etkinliklerde mutlaka El-Akıl-Kalp kuralı uygulanmalıdır.<br />
<br />
Nedir bunlar<br />
<br />
1- Bu etkinliklerde çocukların mutlaka ellerini kullanarak deneyim sahibi olmaları sağlanmalıdır.<br />
2- Bu etkinlikler, onları, akıllarını kullanmaya yani düşünmeye teşvik etmelidir.<br />
3- Bu etkinlikler, çocukların sevdikleri ve ilgilendikleri konuları içermelidir.</div>
TRT Çocuk Çizgi Filmlerihttp://www.blogger.com/profile/09378614195611097267noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7032094193834453783.post-42755767843017065472017-05-20T13:39:00.004-07:002017-05-20T13:39:56.733-07:00Masallar ve Çocuklara Etkileri<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img alt="Masallar ve Çocuklara Etkileri" border="0" height="390" src="https://4.bp.blogspot.com/-MEfJB80fmyA/WSCpfg4N15I/AAAAAAAACUk/1zN3yp16EZg5RKHRdF_daotm6zJsH5vgwCLcB/s640/6.jpg" title="Masallar ve Çocuklara Etkileri" width="640" /></div>
<br />
<a href="http://ampblogtemasi.blogspot.com/2017/05/masallar-ve-cocuklara-etkileri.html" target="_blank">Masallar ve Çocuklara Etkileri </a>- Masal çocuğun hayal gücünü geliştirir, olağanüstü dünya sunar.<br />
<br />
İleride hayal gücü olan, zorluklarla baş edebilen, okumayı seven bir nesil istiyorsak, bol bol masal okuyalım çocuklarımıza.<br />
<br />
Masal, sözlü halk hikayesi; olağanüstü öğe, kahraman, olaylara yer verilen yaşanmamış öyküler olarak tanım bulmakta sözlüklerde. Peki hepimizin sıcak çocukluk anılarını süsleyen bu metinlerin yapısal özellikleri nelermiş ve günümüzde bu metinler nasıl kullanılmakta, yeni nesillere nasıl aktarılmakta ve aslında aktarımında seçici olmak gerekiyor mu bir bakalım isterim..<br />
<br />
Kaynaklarda masalların özellikleri şu şekilde belirtilmekte:<br />
<br />
Olağanüstü konuları vardır.<br />
Kahramanlar gerçeküstü özelliklere sahip olabilir.<br />
Yer ve zaman belirsizdir.<br />
Her masaldan bir öğüt, bir ders çıkarılabilir.<br />
Masallar kalıplaşmış bir tekerleme ile başlar.<br />
Masallarda olağanüstü varlıklar bulunabilir.<br />
Masallar kalıplaşmış tekerlemelerle biter.<br />
Masallar hep mutlu sonla biter.<br />
Niteliği ne olursa olsun hep hayal ürünüdürler.<br />
Olaya dayalı, sanatsal kurmaca metinlerdir.<br />
Yazılı ve sözlü edebiyat ürünüdürler.<br />
Masalın sonunda her zaman iyiler kazanır.<br />
Masallar iyiyi ve kötüyü anlatarak, çocukların olaylardan ders çıkarmalarını amaçlar.<br />
<br />
Masalların saydığımız özelliklerinden sonuncusu aslında ‘Sasal’ kelimesinin sözcük anlamı ile de ilintili. Çünkü masal kelimesi köken olarak Arapça ‘Mesel’ sözcüğünden gelir. Mesel ise ibret alınacak, örnek teşkil edecek kısa anlatı demektir. Peki masallar çocuklar için sadece verdiği mesajlar, çıkarılması gereken dersler sebebi ile mi değerlidir?<br />
<br />
Bence masalların verdiği mesajın haricinde masalı anlatan ile dinleyen arasındaki ilişki yani masalın bu ilişkiye katkısı çocuk hayatında önemli bir ihtiyaçtır. Masalların başlı başına terapötik bir katkısı vardır çocuk dünyasına. Çünkü çocuk nasıl ki oyunlarda bağırır, kırar, yaptığı kuleleri bozar ve ne olursa olsun oyun yeniden ve yeniden inşa edilebilir ve onarılabilir bir mekanizmadır kendi içinde, masalda da bu vardır. Karakterler zorluk çeker, üzülür, korkar, ağlar, yalnız kalır ama sonunda sorunlar çözülür. Çocukta büyüme yolundaki bu zorlu süreçte bunu görmeye ihtiyaç duyar. Annem gitse de gelecek, yağmur yağsa da duracak, kule yıkılsa da yeniden yükselecek gibi. Çocuğun bu onarım ihtiyacı ileriye yönelik duygusal sağlıklılık adına ciddi bir yatırımdır. Bu ihtiyacı oyun, masal, iletişim, sevgi yoluyla karşılanan çocuklar, yetişkinlik hayatlarında zorluklarla mücadele eden ve dingin günlerin gelmesini heyecan ama sükunet ile bekleyebilenler olmaktadırlar.<br />
<br />
Masal çocukların hayal güçlerini geliştirir. Onlara yeni dünyalar sunar. Film izlemek, resimli kitaplara bakmak gibi değil, anlatılanı zihninde canlandırma, kendi prensesi, kendi kurdunu düşünebilme heyecanı yaşamasına olanak tanır çocuklara. Elbette özelliklerinde de sayıldığı gibi, masal kendinden menkul öğütler içermektedir. Ancak güzel olanı masal bunları dikte ya da empoze etmeye çalışmaz. Masal bittikten sonra ‘Kırmızı başlıklı kız nerede yanlış yapmış?’ yazmaz… Amaç ‘Öğretmek’ değil ‘Edindirmektir’ altı çizilen değeri, davranışı, tutumu…<br />
<br />
Ya zararları?<br />
<br />
Varsa bir zararı ben yeni nesil anlatılarda görselin çok ön planda olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Çocuk kurdun büyükanneyi yemesini ya da avcının geyiğin kalbini çıkarmasını ‘Kendine göre’ canlandırır zihninde, bizler kanlar ve bıçaklar ve şiddeti çağırıyoruz kendi yetişkin dünyamızda aslında. Ama kimi yeni nesil anlatılar gerçekten vurma, kırma, uygunsuz söylemler gibi içerikler barındırmakta. Dolayısı ile masallar ve kimi yeni nesil içeriklerin ayrıştırılması taraftarıyım.<br />
<br />
İleride hayal gücü olan, zorluklarla baş edebilen, okumayı seven bir nesil istiyorsak, bol bol okuyalım çocuklarımıza. Keyifle okuyalım ama ‘kaliteli zaman’ geçirme görev bilinci ile değil. Hatta masallarınızı kendiniz yazabilirsiniz; annesiyle babasının tanışma masalı, ailenin kökenleri ve nerden nereye taşındıkları, anne babanın kendi çocuklukları gibi. Yok ben hazır masallardan mutluyum diyorsanız da lütfen alacağınız kitaplara bir göz atın satın almadan ve içinize siniyorsa alıp, okuyun çocuğunuza.<br />
<br />
Bu arada son olarak, özellikle küçük yaşlarda çocuklar bazı masalların tekrar tekrar okunmasını isterler, bıkmadan okuyun ve endişe etmeyin. Vardır o masalın içinde çözmeye çalıştığı bir durum mutlaka çocukların ve gelecektir yeni masallara ilgilinin zamanı...<br />
<br />
Keyifli okumalar.</div>
TRT Çocuk Çizgi Filmlerihttp://www.blogger.com/profile/09378614195611097267noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7032094193834453783.post-43742899381389992232017-05-20T13:33:00.002-07:002017-05-20T13:33:25.754-07:00Çocuklar Neden Uyumaz?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img alt="Çocuklar Neden Uyumaz?" border="0" height="390" src="https://2.bp.blogspot.com/-wghe5riODqU/WSCn83RDbjI/AAAAAAAACUY/nY6wT3D-yfsIDa9gAgyFugnQg2fgsPKuACLcB/s640/5.png" title="Çocuklar Neden Uyumaz?" width="640" /></div>
<br />
<a href="http://ampblogtemasi.blogspot.com/2017/05/cocuklar-neden-uyumaz.html" target="_blank">Çocuklar Neden Uyumaz?</a> - Çocuğu uyurken neden huzursuzluk yaşadığını anlamaya çalışın ve müdahale yöntemleri geliştirin.<br />
<br />
Çocuklarda düzenli uyku, düzenli beslenme ve bakım ile doğrudan ilişkilidir. İlk aylardaki bakımın niteliği, sürekliliği ve yumuşaklığı çok önemlidir.<br />
<br />
Uyku karmaşık beyin işlevi ve psikoloji ile ilgili yaşamsal bir durumdur. Dış etkenlere açık, bireyin duyusal ve içgüdüsel yaşamı ile ilgili gelişimsel bir işlevdir. Çocukluk çağında gözlemlenen uyku problemleri gelişimsel dönemlere bağlı olarak farklılık göstermektedir. Olası problemler genellikle uykuya dalmada güçlük, uykuyu devam ettirememe, yeterli uyku alamama,..v.b olarak sıralanabilir. Bu gibi uyku bozukluklarına ek olarak hem çocuk hem de bakım verenler için başa çıkması güç olan gece terörü ve kabuslar da göz ardı edilmemelidir.<br />
<br />
Yeni çocuk sahibi olan anne ve babalar kendilerini uykusuz gecelerin beklediğini düşünürler. Belli bir süre boyunca yeni doğanın sıklıkla (beslenme ihtiyacı dolayısı ile) gece uyanmalarının olacağı doğrudur. Fakat bebeklerin neredeyse %70’i üçüncü ay sonlarına doğru gece boyunca düzenli uyku alışkanlığı edinmeye başlar. Dolayısı ile uzun süreli uyku problemlerinin beklenen ve olağan bir durum olarak algılanması ve bebeğin düzenli uyku alışkanlığı için gerekli tutum ve davranışların ebeveyn tarafından sergilenmiyor olması uykusuz gecelerin uzamasına yol açabilir. Kimi zamanda uykusu düzenli olan bebeklerde/çocuklarda bozulmalar başlayabilir.<br />
Bu gibi değişimler söz konusu olduğunda aile yaşantısına dair günlük işleyişteki değişimler olası nedenler olarak düşünülmelidir.<br />
<br />
Anne sütü ile birlikte verilmeye başlanan ek gıdalar, bakım veren kişinin değişimi, ikamet edilen konut/oda değişimi, anne/babanın yaşamakta olduğu stres/huzursuzluk, ev içi tartışmalar ve yaşa bağlı olarak okula başlama veya okul değişimi mevcut olan uyku düzeninde sonradan gündeme gelen problemlerin nedenlerine örnek olarak gösterilebilirler.<br />
<br />
Çocuklarda düzenli uyku, düzenli beslenme ve bakım ile doğrudan ilişkilidir. İlk aylardaki bakımın niteliği, sürekliliği ve yumuşaklığı çok önemlidir. Ailelerin bebeğin veya küçük yaştaki çocuğun düzene alıştırılma evresinde tutarlı davranmaları bu süreci kolaylaştıracaktır. Unutulmamalıdır ki çocukların belirli bir uyku ve beslenme düzenine sahip olmaları onları daha huzurlu kılmaktadır. Bu nedenle anne ve babaların kendi alışılagelmiş yaşamlarından fedakârlıkta bulunup çocuk için uygun beslenme ve uyku düzenine göre hareket etmeleri doğru olacaktır. <br />
<br />
Küçük yaş çocuklarını uyku saatine hazırlamakta, her gece uyku vakti yaklaşırken benzer rutinleri tekrarlıyor olmak işleri kolaylaştırabilir. Banyo, diş fırçalama, ebeveyn veya bakım veren kişi ile kucaklaşma, masal okuma, sakin bir ‘iyi geceler’ şarkısı hatırlatıcı olarak kullanılabilir. Kimi zaman da çocuklara uyku vaktinin geldiğini anımsatmak için son fırsatlar sunulabilir.<br />
<br />
Örneğin ‘son bir oyun/masal ve sonrasında yatağa gidiyoruz’. Fakat önemli olanın söylediğinizin arkasında durmak olduğunu unutmayın. Uyku vaktinden yarım saat öncesi itibari ile hareketli aktiviteler, TV izleme,.. v.b salonun daha keyifli olduğu hissi yaratabilir çocuklarda. Uyku zamanına yakın vakitlerde çok fazla gıda tüketilmesinin uykuya dalmada güçlük yaşatabileceği de unutulmamalıdır.<br />
<br />
En önemlisi oyun, televizyon izleme, sohbet, v.b aktivitelerin mümkün ise yatak odasında gerçekleştirilmemesi ve uyku vaktinden uzun zaman öncesi itibari ile yatak üzerinde/içerisinde bulunulmaması, yatağın/yatak odasının ‘uyku’ için var olduğu algısının yerleşmesine yardımcı olacak bir diğer faktördür. <br />
<br />
Çocuğunuzun yatağa gitmek istememe nedenleri şunlar olabilir: <br />
<br />
Evde olan diğer kişilerin, onsuz eğlenmeye devam edeceği düşüncesi.<br />
Yattığında, onu bırakıp gideceğiniz, evde yalnız kalacağı endişesi.<br />
Yeterince uykusunun gelmemiş olması.Gece gördüğü kabuslar ve/veya gece terörü.<br />
<br />
* Çocuk uyku halinde iken gözleri açık, korkmuş bir yüz ifadesi ile ağladığı, çevresini tanımadığı, terlediği ve çarpıntısının olduğu gözlemlenen ve sabah uyandığında çocuk tarafından hatırlanamayan süreç. <br />
Anne ve babalar öncelikli olarak çocuklarının neden uykuya dalma ve/veya yatağa gitmekte huzursuzluk yaşadığını anlamaya çalışmalı ve sonrasında uygun müdahalede bulunmalıdırlar. Yattığında sizin gideceğiniz endişesinin olduğunu düşünüyorsanız, geceleri sizler yatağa giderken mutlaka yanına uğrayıp öpüp, güzel şeyler söyleyin ve sabah olduğunda bunu ona anlatın. Yattıktan yaklaşık iki saat sonra bunu yaptığınızda, sabah anlattıklarınızı büyük ihtimalle anımsayacaktır.<br />
<br />
Eğer ki çocuğunuz gece terörü ve kabuslardan şikayetçi ise öncelikli olarak aile içerisinde huzursuzluk veya önemli değişimler olup olmadığı ya da okul çocuğu ise okulda bir problem olup olmadığı soruları akıllara gelmelidir. Yaşa bağlı uyku bölünmeleri ve gelişimsel dönem ile ilintili korku ve endişeler haricinde olan ve 1-2 ay süren, günlük işleyişin kalitesinin azalmasına sebep olan uyku problemleri söz konusu olduğunda bir uzman yardımına başvurmak sorunun daha kısa vadede çözülebilmesine yardımcı olacaktır.<br />
<br />
1-2 ay tamamlanmadan, yani bir uzmandan yardım almaya daha gitmemişken şunu deneyebilirsiniz;<br />
<br />
uyku bölünmeleri ve ağlayarak uyanmalar yaşayan çocuğunuzu bir iki gece gözlemleyin ve huzursuzluk belirtileri ve /veya uyanmaların hangi aralıklarla, hangi saat aralığında olduğunu keşfedin. Sonrasında ise her gece tahmini uyanma/huzursuzluk yaşanan saatten yaklaşık 10-15 dakika önce çocuğunuzun yanına gidip onu şefkatle uyandırın, öpün, okşayın, konuşun ve sonra uykuya dalmasına yardımcı olun. Sabah o sormadığı takdirde konuşmayın, sorar ise; ‘Seni özlemiştim!’, ‘İçimden geldi!’ gibi bir şeyler söyleyin.<br />
<br />
Bu işleyişi yaklaşık 2 hafta sürdürün, 2. haftanın sonuna doğru bir gece yapıp bir gece yapmamaya daha sonra da düzensiz aralıklar ile yapmaya başlayın.<br />
Bu süreç kapsamı ve sonrasında problem 1 ayı aşkındır devam ediyor ise mutlaka bir profesyonelden yardım alın.<br />
<br />
İyi uykular...</div>
TRT Çocuk Çizgi Filmlerihttp://www.blogger.com/profile/09378614195611097267noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7032094193834453783.post-39356673551789488942017-05-20T13:31:00.004-07:002017-05-20T13:31:30.170-07:00Otizmden Korkmayın: Onu Aşabilirsiniz!<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img alt="Otizmden Korkmayın: Onu Aşabilirsiniz!" border="0" height="390" src="https://1.bp.blogspot.com/-fIT7dv2eb9A/WSCnjp66WmI/AAAAAAAACUU/V-dIyGe58KcTxhlkHecySuPZ9OyZt7PqwCLcB/s640/4.jpg" title="Otizmden Korkmayın: Onu Aşabilirsiniz!" width="640" /></div>
<br />
<a href="http://ampblogtemasi.blogspot.com/2017/05/otizmden-korkmayn-onu-asabilirsiniz.html" target="_blank">Otizmden Korkmayın: Onu Aşabilirsiniz!</a> - Otizm için yaşamın ilk 3 yılı önemlidir. İlk 3 yıl gelişim gözlemi kritiktir.<br />
<br />
Tüm farklı gelişim yelpazesinde olduğu gibi otizmde de en önemli adım erken teşhis. Ailelerin düştüğü en büyük tuzak ve erken müdahalenin en büyük düşmanı ise “Bizim çocuk böyle işte.” algısı. Aileler genellikle “Bizim çocuk umursamaz, ismini söylüyorum ama bakmıyor.” ya da “Arabaları veya herhangi başka bir oyuncağı çok sever. Bir sürü oyuncağı var sadece onlarla oynuyor.” veya “O dikkatli, hafızası o kadar kuvvetli ki bütün markaların adlarını ezbere biliyor.” vb. gibi otizm veya başka bir gelişimsel durumun belirtilerini, çocuklarının yapısal/kişilik özelliklerine atfedebiliyorlar.<br />
<br />
Kişisel özellik olarak görülen bir durum için de bir uzman desteği almak gerekmiyor pek tabi. Fakat ne yazık ki böyle geçen her an, çocukların bireysel eğitim sürecinde atılacak adımları geciktirmekte ve eksiltmekte. Bu yolculuk oldukça uzun. Anne babaların özellikle de evlatları ile ilgili konulara dair herhangi bir olumsuzluğu, farklılığı veya güçlüğü kabullenmeleri hiç kolay değil. Zaten geç fark edilmiş vakalarda, aileler ile çalışırken bizler görüyoruz ki aile ne özensizliğinden ne de dikkatsizliğinden uzmana geç başvurmuş. Anne baba sadece en naif duyguları ile gözlerini kapatmış bu duruma. Bu çok anlaşılır. Ancak çocuklarımızın doğru zamanda, doğru destek ile gösterebilecekleri gelişim adına yüreklere taş basmak ve doğum itibarıyla gözleri dört açıp, olabildiğince objektif gözlemlemeye çalışmak gerekiyor çocuk gelişimini.<br />
<br />
Bunu sağlamak için:<br />
<br />
Şartlar el verdiğince bir çocuk doktoru kontrolünde olmaya gayret etmek ilk koşul.<br />
<br />
Kardeşlerinizin, komşularınızın vb. çevrenizdeki kişilerin sizin çocuklarınız ile yakın yaşlarda olan çocuklarının gelişimlerini gözlemlemeniz (Burada amaç mukayese etmek değil elbette, çünkü her çocuk gelişimi farklı seyretmektedir.) Kimi daha erken konuşur, yürürken kimi çok daha geç kazanıyor olabilir bu becerileri.) genel itibarıyla gidişatın farkında olmanız yardımcı olabilir fikir edinmenize.<br />
<br />
Uzmanların ‘normal’ gelişim ile ilgili kitaplarını okumak. Hangi ayda yaklaşık olarak ne olması bekleniyor bilgisine sahip olmanız, beklenenin dışında bir şeyler olduğunu daha hızlı fark etmenize yardımcı olabilir.<br />
<br />
Otizm ve kimi alt türleri ile ilgili önemli bilgiler:<br />
<br />
Otizm için yaşamın ilk 3 yılı önemlidir. İlk 3 yıl gelişim gözlemi kritiktir.<br />
<br />
Otizm bir hastalık ya da bir bozukluk değil nöro-psikiyatrik, gelişimsel bir sendrom; bir durumdur.<br />
<br />
Otizmli kişileri tanımlamak için bir çok özellik vardır ancak çoğunlukla bunların tümü aynı anda görülmez.<br />
<br />
Bu özelliklere kısaca değinecek olursak:<br />
<br />
Göz iletişiminde eksiklik.<br />
<br />
İsmine tepki vermeme.<br />
<br />
Acı-ağrı hissetmeme. (Düştüğünde, sıcağa değdiğinde, canı acıdığına dair tepki vermeme vb.)<br />
<br />
Tekrarlayıcı bedensel devinimler (üst bedenin sürekli sallanması, el veya parmakların belirli hareketleri vb.)<br />
<br />
Tekrarlayıcı cümleler ya da karşısındaki kişinin söylediklerini tekrarlama.<br />
<br />
Kendine özgü bir dil kullanımı.<br />
<br />
Aynılık konusunda ısrar.<br />
<br />
Değişen düzene aşırı tepki gösterme.<br />
<br />
Koku ve sese aşırı hassasiyet<br />
<br />
Erken yaşta, gelişmiş okuma becerisi. Okuma sökülür fakat okunandan anlam çıkarılamaz.<br />
<br />
Toplumsal iletişimi başlatamama.<br />
<br />
Yukarıda genel itibarıyla, ayrıntılandırmadan otizm ve kimi alt tiplerinde gözlemlenebilen belirtilere değinilmiştir. Amaç çocuklarımızı şüphe ve tedirginlikle yetiştirmek değil elbet, ancak onlar ile ilgili durumların bilincinde olmak önemli. Sizi endişelendiren bir durum var ise bir uzmandan, geç kalmadan destek almanız önemle tavsiye olunur. Uzman desteği ve doğru eğitim süreci ile çocuklar çok daha sağlıklı ve mutlu yarınlara sahip oluyorlar.</div>
TRT Çocuk Çizgi Filmlerihttp://www.blogger.com/profile/09378614195611097267noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7032094193834453783.post-55949077290549435442017-05-20T13:28:00.004-07:002017-05-20T13:28:44.303-07:00Öğrenme Güçlüğü Nedir Nasıl Aşılır?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img alt="Öğrenme Güçlüğü Nedir Nasıl Aşılır?" border="0" height="390" src="https://4.bp.blogspot.com/-RE4aOfP5TiQ/WSCm3f1D5iI/AAAAAAAACUM/jmBxSX9oLUYuoDZw-bfAkDrAsZR_FGp9QCLcB/s640/3.jpg" title="Öğrenme Güçlüğü Nedir Nasıl Aşılır?" width="640" /></div>
<br />
<a href="http://ampblogtemasi.blogspot.com/2017/05/ogrenme-guclugu-nedir-nasl-aslr.html" target="_blank">Öğrenme Güçlüğü Nedir Nasıl Aşılır?</a> - Her çocuk farklıdır ve hepsi farklı hızlarda öğrenirler.<br />
<br />
Öğrenme güçlüğü, okuma bozukluğu, yazılı anlatım bozukluğu ve diskalkuli olarak adlandırılan matematik bozukluğu gibi alt tiplere ayrılmaktadır.<br />
<br />
Genellikle çocukların rakamlar ve harfler ile karşılaşmaya başladıkları okul yıllarında tam olarak adlandırılmasa da öğrenmeye dair bir güçlük-zorlanma yaşadığı öğretmenler ve anne-babalar tarafından fark edilmektedir. Özgül öğrenme güçlüğü adını alan bu durum, kronolojik yaşı ile zeka gelişimlerinin tutarlı olduğu, uygun yaşamsal becerileri sergilemekte ya da iletişim ile ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamamakta olan çocukların kimi alanlara dair (Rakamları tanıma, harfleri tanıma, okumayı sökme, zihinden işlem yapma vb.) güçlük yaşanmaları halidir. Bu güçlük okul başarısında ciddi ölçüde düşüşe sebep olmakta ve öğrenme sırasında çocukların bilgi kazanımının güçleşmesine, öğrenme alanlarının etkin işlev görmemesine neden olmaktadır.<br />
<br />
Öğrenme güçlüğü kendini şu şekilde gösteriyor olabilir:<br />
<br />
Sözcük okumada yanlışlıklar ya da akranlara kıyasla çok yavaş okunuyor olması.<br />
Okunanın anlamını anlamada güçlük. (Yani çocuk akıcı okuyor olabilir ancak metin içerisindeki ana fikir ya da ilişkiler ile ilgili soruları yanıtlamakta güçlük çekiyordur.)<br />
Harf harf söyleme ya da yazma güçlükleri. (Harfleri atlayarak okuma ya da yazma.)<br />
Yazılı anlatım güçlükleri. (İmla ve dil bilgisi kurallarını kullanmada güçlük.)<br />
Rakamları tanıma, rakamları doğru yazma (Ters yazılabilir genellikle 2-3-5-6…) sayılar arası büyüklük-küçüklük ilişkilerini anlamada güçlük ya da hesaplama yapmada zorlanma.<br />
Öğrenme güçlüğü, disleksi olarak adlandırılan okuma bozukluğu, disgrafi olarak adlandırılan yazılı anlatım bozukluğu ve diskalkuli olarak adlandırılan matematik bozukluğu gibi alt tiplere ayrılmaktadır. Kimi durumlarda bu alt tiplerden sadece bir tanesi görülebilirken kimi durumlarda ise birden fazla tip ile karşılaşılabilmektedir. Ancak sadece öğrenme ile ilgili olduğu düşünülen bu durum karşısında erken ve doğru destek sağlanmadığı takdirde çocuklar düşük benlik algısı, kaygı, depresyon, akran ilişkilerinde sıkıntılar ve okul fobisi gibi duygusal alana yansıyan sıkıntılarda yaşamaya başlayabilmekteler.<br />
<br />
Bu sıkıntıları yaşayan çocuklar genellikle şu özellikleri sergiler:<br />
<br />
Sınıfta, dikkat çekmek için davranış problemi sergileyen.<br />
Bir çalışmayı, ödevi yaparken okulda öğretmen, ev de anne babasından sürekli yardım isteyen.<br />
Yeni öğrendiği bilgileri hızlı unutan.<br />
Okuldan ödev veya kitaplarını getirmeyen.<br />
Okula gitmek istemeyen.<br />
Akıcı konuşmasına rağmen, yazarken bu dil zenginliğini yansıtamayan özelliktedirler.<br />
Her çocuk farklıdır ve çocukların farklı hızla öğrenip, gelişim gösterdikleri unutulmamalıdır. Yukarıda belirtileri özetlenmeye çalışılan bu durum akademik yaşantı ile ilgilidir. Dolayısıyla sıklıkla ilkokul yıllarında ortaya çıkar. Ancak günümüzde akademik yaşantının çocukların hem duygusal gelişimleri hem de gelecekleri ile ilgili önemi sebebi ile erken müdahale önemlidir.<br />
<br />
Çocuğunuzda bu gibi bir durumdan şüpheleniyorsanız, önce mutlaka öğretmen ve okul rehberlik servisi ile görüşmeniz ve eğer destek ihtiyacı olduğu söyleniyor ise bu konuda uzman kişilerden destek almanız ev-uzman-okul işbirliği ile güçlük yaşanan alanının atlatılmasına olanak sağlayacaktır.</div>
TRT Çocuk Çizgi Filmlerihttp://www.blogger.com/profile/09378614195611097267noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7032094193834453783.post-70062338286417122152017-05-20T13:25:00.002-07:002017-05-20T13:25:50.185-07:00Çocukların Ödevlerinde Ev Desteği Nasıl Olmalı?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img alt="Çocukların Ödevlerinde Ev Desteği Nasıl Olmalı?" border="0" height="240" src="https://1.bp.blogspot.com/-Evz1cgGdNKs/WSCmMEzdBeI/AAAAAAAACUE/dl4HdIyzB2ksllso34dM97xzjFU2mrR9ACLcB/s640/2.jpg" title="Çocukların Ödevlerinde Ev Desteği Nasıl Olmalı?" width="640" /></div>
<br />
<a href="http://ampblogtemasi.blogspot.com/2017/05/cocuklarn-odevlerinde-ev-destegi-nasl.html" target="_blank">Çocukların Ödevlerinde Ev Desteği Nasıl Olmalı?</a> - Çocuğun ödevini yetişkin desteği olmadan yapabilmesi önemli ve ihtiyaç duyulan bir kazanımdır.<br />
<br />
Ödevlerin çocuğunuza ağır geldiğini, onun zorlandığını düşünüyorsanız ilk önce okul yetkilileri sonrasında da bir uzmandan görüş almanız yararlı olabilir.<br />
<br />
Çocukların ödevlerini bir yetişkin desteği olmaksızın yapabilmeleri önemli ve zamana ihtiyaç duyulan bir kazanımdır ancak bunun bir anda gerçekleşemeyeceği, anne ve babanın desteğini kademeli olarak azaltıyor oluşunun çocuğa yavaş yavaş sorumluk bilincini kazandırmaya yarayacağı unutmamalıdır. Her çocuğun öğrenme hız ve stili farklıdır. Dolayısı ile her çocuk için okul ders ve ödevleri ile ilgili aileler içerisinde izlenecek yol da farklılaşmaktadır. Ancak ilkokul yılları sonlanana dek sistemli desteğin sürüyor olması normal ve gereklidir. Çünkü bu yaşlarda çocukların gerçek performanslarını zamanı kullanma becerisi, görev bilinci, önemli olan uyarana odaklanma gibi süreçler temelden etkilemektedir.<br />
<br />
Çocuklara zamanı nasıl kullanacakları yani planlama ve organizasyon yapabilmeleri ya da sorumluluklarını yerine getirmeleri bir yetişkinin model oluşu ve yol gösterişi dahilinde olabilmektedir. Kimi çocuklar ödevlerinin olduğu, tamamlamaları gerektiği bilincinde olabiliyor ve ödev-oyun dengesini dahi ayarlayabiliyorlar. Fakat kimi çocuklarsa ya ödevlerinin olduğunu saklıyor ya da ödevi not almayı daha okulda unutuyor ve evde ödeve başlamak istemiyor, başladıklarında bitiremiyorlar. Bu gibi zorlukların altında kimi zaman öğrenme performansı ya da dikkat ve hareketlilik gibi sebepler yatarken kimi zaman da aile içi ilişkiler bu sürecin zorlu geçmesine sebep olabiliyor.<br />
<br />
Çocuklar evde neden ödev yapmak istemiyor olabilirler?<br />
<br />
Çocuk ile okul sonrası evde ilk karşılamada sorulan ilk sorunun ‘Ödev’ ile ilgili oluşu.<br />
<br />
Ödev yapılırken sürekli çocuğun yanı başında durmak.<br />
<br />
Çalışma zamanını doğru ve işlevsel ayarlaması için çocuğa yardım etmemek. (Oyuna vakit kalmayacak ya da karnı aç ve dinlenmemişken ödeve oturması ya da uzun ödevlerde mola vermemesi.)<br />
<br />
Ödev ile ilgili sürekli eleştiride bulunmak.<br />
<br />
Özellikle ilkokul 1-2-3 öğrencilerinin yazıları ile ilgili sürekli düzeltmeler yapmak, yaptıklarını bir türlü beğenmeyip, silmek ve yeniden yazmalarını beklemek.<br />
<br />
Çocuğun neyi anlamadığını anlamamak ve yapmadığı için ‘Tembel’ etiketini yapıştırmak.<br />
<br />
Ödev yapıldığında ödül, yapılmadığında ceza vermek.<br />
<br />
Ödev ve okul ile hiç ilgilenmemek.<br />
<br />
Okulda dersleri anlamada güçlük çekmesi.<br />
<br />
Öğretmenin söylediklerini sonuna kadar dinleyememesi.<br />
<br />
Masa başında uzun saatler oturamaması gibi ilişkisel ya da yapısal sebepler bu şekilde örneklendirilebilir.<br />
<br />
Anne-babalar sorumluluk bilinci kazandırmak ve öğrenmeyi arttırmak için neler yapabilir?<br />
<br />
Destekleyici ve takdir edici söylemler önemli.<br />
Aranızdaki tek konu ödevler olmamalı.<br />
Çocuğunuz ile baş başa geçirdiğiniz, ona ayırdığınız zaman dilimi ‘Ödev saati’ olmamalı.<br />
Ödevin nerede ve hangi saat aralıklarında yapılması gerektiği belirlenmeli.<br />
Ödevi nerede ve ne zaman yapmak istediğine dair çocukların fikri alınmalı.<br />
Zaman yönetimi ile ilgili çocuklara destek olunmalı. Örneğin, “Okuldan 16:00’da dönüyorsun ve 21:00’da da yatıyorsun, bu saat aralıklarında, dinlendikten ve karnını doyurduktan sonra ödevlerine başlaman mantıklı olabilir. Ama ödev yaparken vereceğin molaları iyi hesaplayalım ki ödevler bittikten sonra oyun oynamak için zamanın kalsın, ne dersin?” gibi.<br />
Ödev saatinde, ödevlere beraber bakabilir ve hangisinden başlayacağına beraber karar verebilirsiniz. Ödevlerin uzunluğuna ve çocuğunuzun dikkatini sürdürebilmesine göre ödevleri 2 ya da 3 parçaya bölmek ve bu aralıklarda 10-15 dakika mola vermesini sağlamak yararlı olacaktır.<br />
Ödevlerde sizden destek istediğinde (Problemi anlamadığında örneğin) elbette destek olup, yol göstermelisiniz. Önemli olan çocuğunuz yerine ödevi yapmamak, soruları çözmemektir.<br />
Ödevlerin kontrolünde önemli olan özenli bir şekilde, hepsinin yapılıp yapılmadığıdır. Yanlışlar zamanla giderilecektir. Ödev özenle tamamlanmış ise önce takdir edip, sonra tekrar göz atması için yanlış yerleri gösterebilirsiniz. Yanlışını düzeltemiyor ise, onunla soru üzerinden gidip, çözümü nasıl yaptığını-yanıtı ne düşünerek verdiğini anlamaya çalışarak; ‘Şuraya’ tekrar bir dikkat et istersen gibi, dikkatinden kaçan şeyi ona göstermeyi deneyebilirsiniz.<br />
Ödevlerin ciddi anlamda çocuğunuza ağır geldiğini, onun zorlandığını düşünüyorsanız ilk önce okul yetkilileri sonrasında da bir uzmandan görüş almanız yararlı olabilir. Belki çocuğunuz için daha işlevsel bir çalışma planı gerekmekte belki de kendisine daha uygun bir eğitim sistemine yönlendirilmesi gerekmektedir.</div>
TRT Çocuk Çizgi Filmlerihttp://www.blogger.com/profile/09378614195611097267noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7032094193834453783.post-41510704434658451912017-05-20T12:29:00.004-07:002017-05-20T12:29:53.657-07:00Çocuğunuzla Konuşmak Sorunları Çözer mi?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img alt="Çocuğunuzla Konuşmak Sorunları Çözer mi?" border="0" height="390" src="https://3.bp.blogspot.com/-XKbo8bCnUCc/WSCYgPg_7DI/AAAAAAAACT0/o7OR2JvhR2UtQVURJsxs6IuowwD25r4NQCLcB/s640/1.jpg" title="Çocuğunuzla Konuşmak Sorunları Çözer mi?" width="640" /></div>
<br />
<a href="http://ampblogtemasi.blogspot.com/2017/05/cocugunuzla-konusmak-sorunlar-cozer-mi.html" target="_blank">Çocuğunuzla Konuşmak Sorunları Çözer mi?</a> - <i>Çocukların yaşadığı sıkıntıları sezebilen ailelerin çocukları zararın başından dönebilir.</i><br />
<br />
Çocukların her yaşta zihinlerini meşgul eden sorular, onları tedirgin eden düşünceleri var. Neyse ki var, biz insanlar düşünerek varlığımızı sürdürüyoruz çünkü. Çocuk da dillendikçe ve büyüdükçe akıl yürütme kapasitesi artmakta, gördüğü, duyduğu, deneyimlediği, anlayamadığı şeyler ile ilgili düşünmekte ve bir yanıt aramakta. Elbette bu yanıt arama sürecinde en güvenilir kaynak anne baba...<br />
<br />
Erken yaşlar itibarıyla gelen sorulara cevap verme şekliniz, samimiyetiniz, dürüstlüğünüz, sınırlarınız aslında gelecek yıllardaki ilişkinize temel oluşturmakta. Anne ve babaların neredeyse okul öncesi dönemde çocukları ile kurdukları ilişkinin yansımaları çocuklar genç olmaya başladıklarında daha net göze çarpmakta.<br />
<br />
Kimi zaman ergenlik döneminde çocuklarının artık kendileri ile bir şey paylaşmadığını, merak ettikleri şeyleri kendilerine sormak yerine başka yetişkinler ile sohbet ettiklerinden yakınmakta ebeveynler. Elbette ergenlik döneminde çocukların anne babalarından eskisine kıyasla uzaklaşmaları, akranları veya kendilerinden yaşça büyük başka yetişkinler ile konuşmaya başlamaları ve onlara olan hayranlıklarını dile getirmeleri gelişimsel bir süreç, burada hiç bir sıkıntı yok. Ancak burada olması gereken çocukların anne babaları ile kendi tercihleri doğrultusunda o yaş aralığında belli konuları konuşmamayı tercih etmeleri, anne babaları ile konuşmak, dertleşmek ya da onlara soru sormaktan çekinmeleri değil..<br />
<br />
Çocuklarınızla erken yaşlar itibarıyla sohbet etmeniz, gününüzün nasıl geçtiğini anlamanız, aranızda bir sorun yaşandı ise ve hata yaptığınızı düşünüyorsanız herkes sakinleştikten sonra bunu dile getirmeniz ve elbette tüm sıcak ve samimi ortamın evinizin-ailenizin kural ve sınırlarını muhafaza ederek ilerliyor olmasını sağlamınız çocukların kendilerini güvende hissetmelerine ve sizinle -şu an olmasa bile- bir sıkıntısı olduğunda paylaşabileceğine dair algı oluşmasını sağlar.<br />
<br />
<b>Peki çocukların anne babaları ile konuşmasını sağlamak neden önemli?</b><br />
<br />
Çocuklar büyüdükçe, riskli alanlarda artabiliyor. Gençler hataya düşebiliyor. En azından kendileri düşmemiş olsa bile düşenlere şahit oluyor ve merak edebiliyor. Tüm bu riskli alanlar için kilit nokta ise aileler. Çocukların yaşadığı sıkıntıları sezebilen ve sorun yaşadıklarında orada olduklarını çocuklarına yansıtabilen ailelerin çocukları zararın çok daha başından dönebiliyor...<br />
<br />
Önemli olanın, anne babanın çocukların hangi yaş aralığında neyi merak ettiğini bilmeleri. Ancak, çocuk soru sormadan sohbet başlatılmama ve çocuk sorduğunda da yaşına uygun sadelikte, doğru ama basit bilgiler verilmelidir. Yani çocuk belli bir yaşta ‘ölüm’ hakkında soru sorar bilgisine sahip olan anne baba daha çocuktan herhangi bir soru gelmeden, çocuğu karşılarına alıp; ‘ölüm nedir?’, ‘sonrasında neler olur’ ve bunun gibi ayrıntılı paylaşımlarda bulunmamalıdır. Çünkü çocuklar susamak gibi, ihtiyaçları olduğunda bilgiye sahip olmalıdırlar. Erken ve fazla bilgi onları rahatsız eder ve iletişimden kaçınmaya başlayabilirler.<br />
<br />
<b>Peki çocuklar hangi yaşta neyi merak eder, hangi konu hakkında bilgi edinmeye çalışırlar?</b><br />
<br />
<b>Okulöncesi dönemde çocuklar</b><br />
<br />
<ul style="text-align: left;">
<li>Dillenme ile birlikte ‘Bu ne?’ sorusu eşliğinde kelime ve anlam bilgilerini genişletmeye çalışırlar. 6 yaşa doğru ‘Neden?’ ve ‘Nasıl?’ soruları ard arda gelmeye başlar.</li>
<li>Kız ve erkek farklılıklarını merak ederler.</li>
<li>Doğum hakkında sorular sorarlar ‘Anne ben nerden geldim?’ ya da ‘Çocuk nasıl oluyor? gibi</li>
<li>Ölüm ile ilgili sorular, gitmek ve gelmemek kavramı ile ilgili soru ve endişeler de oldukça yoğundur.</li>
</ul>
<br />
<b>Okul çağı çocukları</b><br />
<br />
<ul style="text-align: left;">
<li>Öğrenmek ve okul ile ilgilidirler daha çok. Genellikle öğretmenlerinin dedikleri ‘kural’ kabul edilir ve onun dışına çıkılmaz. ‘Ama neden böyle, öğretmenim öyle dememişti’ gibi.</li>
<li>Oyun sırasında ve okul-ev düzeninde yoğun kural sorgulaması yaparlar. ‘Ama niye böyle oynuyoruz’ ya da ‘Ben oturdum, o da oturmalı, o neden dinlemiyor’ gibi</li>
</ul>
<br />
<b>Ön ergen ve ergenlik dönemimde çocuklar</b><br />
<br />
<ul style="text-align: left;">
<li>Yoğun olarak soyut kavramları sorgulamaya başlarlar.</li>
<li>Kendileri için neyin doğru neyin yanlış olduğu arayışındadırlar</li>
<li>Siyaset ve felsefe ile ilgili sorular zihinlerini kurcalar.</li>
<li>Karşı cins ve karşı cins ile ilişki konuları yine zihinlerini kurcalayan başlıca konulardandır.</li>
</ul>
<br />
Çocuklar sizinle soru veya sorunlarını paylaşmadan konuyu sizin açmanız onları utandırabilir ya da korkutabilir çünkü aslında merak ettiğini düşündüğümüz şey daha onun zihnine düşmemiş olabilir. Ancak anne baba olarak bu konulara hazır olmak ve bu gözle çocukları izlemek, kimi riskli konulara dair yanlış kişilerden yanlış bilgiler edineceğine, doğru adres olarak ailelerine yönelmelerine destek olacaktır.</div>
TRT Çocuk Çizgi Filmlerihttp://www.blogger.com/profile/09378614195611097267noreply@blogger.com0